İran’da Ne Olacak, Diktatörler ‘Başaracak’ mı?

0:00

Toplumu nefesiz bırakan diktatörler farklı etnisiteleri, muhalifleri ülkenin bütün kentlerinde kendisine karşı birleştirmiş olması ortak değişim isteğinin ilk evresi olsada zulüm eşit dağıtılamıyor. Protestolar İran’ın bazı kentlerinde pasifist biçim alırken, Doğu Kürdistan, Belucistan ve Sistan bölgelerinde ağır katliamlarla devam ediyor. Zulüm artı milli zulüm, doğası gereği hedef ve talepleri ayrıştırıyor. O nedenle İran’da halk ayaklanması Doğu Kürdistan’da ulusal ayaklanma oluyor. Yani her Kuş Kendi Sürüsü ile uuçuyor. Güvercinler Kartal’la, Şahinler kuşlarla uçmuyor. Kürdleri, muhalifleri vahşice katleden, vinçlerin ucuna takarak anne, baba ve çocuklarına izleterek idam eden İran Molla rejimi, mezarını kazımış bulunuyor.

Rejimini Allah’ın idaresi olarak kabul eden Mollalar, muhalefeti ‘Muharebe’ yani (Allah’a savaş açmak) olarak telakki ediyor ve cezası ise idam oluyor. Ayetullah Humeyni’nin 1989’da ölmesinin ardından yerine gelen Alî Xamaney, ’velayetî feqî »yi yeniden aktifleştirmişti.’ Ölene kadar yönetecek olan Xamaney, kendisini « imamı mümin (İslam’ın imamı) olarak nitelendiriyor. İran yargı sisteminde « velayeti feqî »ye karşı yapılan eleştiri ve itirazlar, Arapça‘da « muharebe » olarak isimlendirilir. yani” Allah’a savaş açmak » oluyor.’ Hiyerarşik olmayan, aşağıdan yukarıya doğru gelişen kitlesel hareketler İran, Türkiye gibi teokratik, tekçi diktatör rejimleri köklü dönüşümlere zorluyor. Bu durumda zapt-u rapt altına alınmış Kürdistan gibi sömürge ulusların bağımsızlık isteği, önem arz ediyor.

Hata bütün çelişkiler özerinde etki icra ediyor. Söz konusu çelişkinin, sömürgeci ile sömürge arasında çözümsüz kalması, toplumsal istikrarsızlık ve savaşın devamı oluyor. Türk yöneticileri bu politikadan besleniyorlar. O nedenle Türkleri, Kürdleri birbirine kırdıran ve Kürdlere karşı cihatçılardan yedek ordu oluşturan Erdoğan rejimide ancak benzer halk ayaklanmalarıyla durdurulur. İran’da yaşanan halk ayaklanmaların bir benzeri Türkiye yöneticilerini sorgulamıyorsa, halk ve siyasetçiler birbirini hakketmiş demektir. Ankara diktatörlerin Tahran’dakilerden eksiği değil fazlalığı yaşanıyor. Kanun, yasa tanımayan bu gerici rejimler, önünü alacak gerçek bir muhalefete fırsat tanımazlar. ‘Muhalefet’in vatan millet sakarya politikası ise Erdoğan rejimin yedek lastiği durumundadır.

Erdoğan gibi kullanışlı diktatörler, emperyal güçler için ülkeleri, ulusları kontrol etme mekanizması olmuş. Birinci dünya savaşından günümüze devam eden emperyalist güçlerin politikası, her dört rejimide Kürdlerle korkutarak ve Kürdleri onlarla kuşatarak malı götürmeleri ilginçtir.

Bu tavşana kaç, taziye tut politikası yüz yıldır devam ediyor. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Yani eskimiş sömürgeci rejimlerin yerlerine ‘yenilerini’ hazırladıkları ölçüde kendilerine yol veriyorlar. Kürdistan’ı ilhak etmiş ve kendi toplumununda hedefi haline gelmiş sömürgeci devletler, değişen bölge, dünya dengelerine uygun ya dizayn edilecekler, yada bir biçimde parçalanacaklar. Kürdlerin işgal altında kırılması kabul edilemez.

ROJAVA Özerk yönetimi, neden ne olursa olsun dışındaki parti ve oluşumlarla demokratik bir ilişki geliştirmeli. Rojava Özerk hükümeti ya muhalefetten temsilci almalı, yada muhalefet haklarını güvenceye almalıdır. Siyasi, ekonomik, yargı, yönetim, savunma gibi temel sorunlarda görüşlerine baş vurması ve demokratik muhalefet etme haklarını tanımalıdır. Rojava özerk yönetimi, örgüt kafasıyla değil, ortak akılla bir ülke parçasını yönettiği sorumluluğuyla siyaset yapmalıdır. PYD, YPG, DSG yönetimi ortak aklı oluşturabilseydi, diğer siyasi hareketlerle ortak yaşama iradesi gösterseydi sonuç farklı olabilirdi. Afrin ve diğer Kürd bölgeleri Türk işgaline girmeyebilirdi. Şimdi bu tehlike halen orta yerde duruyor. DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ve yönetim kademesi, Kürd ulusal meselesine birleştirici bir vizyonla yaklaşmak zorundadır.

Rojava’nın bütün bileşenleri arasında bir cephe oluşursa Türk işgali ve Rejim güçlerin kullanacağı koz kalmayacağı gibi Kürdistan Federe Devleti, Birleşmiş Milletler ve koalisyon güçleri nezdindende daha çok temsil hakkı ve uluslararası statü oluşur. Demokratik temsil ve muhalefetin olmadığı yönetimler güvenli kabul edilmiyor. Söz konusu ülke saldırıya uğradığında muhalefet dışardan yardıma gelecek olanlardan çok daha etkili ve kıymetlidir. Çünkü kendi evini, ülkesini savunacak. Rojava özerk yönetimi, kılı kırk yararak siyaset yapmalıdır. Rojava Özerk Yönetimi, işgal altındaki bölgeleri kurtarmak için iç bütünlüğünü esas almalıdır. Ankara rejimi, Kaleyi içten fethetmenin cesareti ile saldırmasını dikkate almalıdır. Kürdlere kurduğu cihatçı batağa kendisi düşen Erdoğan rejimi “Bir Kürd kalıncaya kadar öldüreceğız” politikası kilit rol oynayan Rojava üzerinde sürdürülüyor. Araplarla Kürdleri birbirine kırdırmayı ‘Arap kuşağı’ üzerinde denemesi ve Suriye-Rojava’yı Lübnanlaştirma politikası boşa çıkarılmalı.

Rojava Kürdistan’ı örgüt kafası, dar, ideolojik hesaplarla değil, milli demokratik bir siyasetle yönetilir. ENKS’li siyasetçilerin farklı görüşlerinden dolayı ülkesinde özgürce siyaset yapmaması kimseye anlatılamaz. Demokrasi farklı fikirlere gösterilen hoşgörü ve toleranstır. Zıtların birliği, görüş ve kültür zenginliğidir. Tabi ben Özerk yönetimin yanlışlarını eleştirince ENKS yöneticilerin mahsun ve milli bir politik sorumlulukla siyaset yaptıklarını savunmuyorum. ENKS yöneticileri her şeyden önce yüzlerini Türk devletine çevirmekle yanlış yaptıklarını belirtmeliyim. ENKS Güneybatı Kürdistan’ın (Rojava) Özerk Yönetimini tanımalı, kardeşlik sorumluluğu içinde çözüm aramalıdır. Sorumlu muhalefet hakkının meşruluğunu ulusal kurtuluşun kriterlerine uygun savunmalıdır.

ENKS yönetiminin, İşgalci Türk devletinden olumlu beklenti içine girme mantığı doğru değil.

Siyasi örgütler, birbirleriyle barışık olmama pozisyonuyla Kürdistan ulusal kurtuluş davasına zarar veriyorlar. Kürd halkı, aydın ve entelektüelleri, işgalcileri olumlayan politikalara güven duymazlar. Mlliyetçiliği savunan kimi Kürdlerin aynı platformda karşılıklı sorunlarını konuşmamaları ve Kürdlerin birliğinden söz etmeleri inandırıcı bulunmuyor. Birbirinizi sevmek zorunda değilsiniz. Ama Kürdlerin işgal altında olmasından rahatsızsanız ortak aklın oluşmasına hizmet etmek gibi bir mecburiyetiniz var. Ulusal kurtuluş siyasetin aklı savaş kapıya gelmeden birliğini, hazırlığını yapmaktır. Kürdler kendilerini, topraklarını işgalci devletlerin saldırılarına karşı başka türlü koruyamaz.

Ankara ve Tahran’ın Sünni, Şii vekalet savaşı, cihatçı terör çeteleriyle Kürdistan’ın Güney ve Rojava’da oluşan statüleri işlevsiz kılmaya çalışıyorlar. Türkler, Kürdler, Araplar ve gayrı müslimler, Ankara ile Tahran’ın manipülasyonuyla birbirlerine kırdırılmak isteniyor. Rojhilat’ta milli isyan yaşanıyor. İran ağır katliamlar yapıyor. İç çelişiklerin ön plana alınması işgalcilerin işini kolaylaştırıyor. Doğu Kürdistan halkının birlik içinde mücadele etmesi örnek alınmalı, sahiplenilmelidir.

Kürdistan Federe Devlet yönetimi, Türkiye ve İran ile ticari, diplomatik ve politik ilişkileri diğer parçalara zarar verecek bir bağımlılık ilişkisine evirilmemeli. 2017’de yapılan Bağımsızlık Referandumunda Türkiye’nin, İran’ın tutumu unutmamalıdır. Kürdistan Federe hükümeti devletleşmenin temellerine, savunma, ordulaşma gibi bir kalıcılığa yatırım yapmalı. İktidar ve muhalefetin ana gündemi partilerin değil, Kürdistan’ın anayasasına, ordusuna çalışmak olmalı. Partilerin değil, Kürdistan’ın bütçesi, ekonomisi, yargısı, hukuku ve alt yapı projeleri olmalı. Demokrasi, kalkınma ve ulusal savunma, ancak böyle gelişir. Kürdler, 1990’ları yaşamıyor. Dünya  kamuoyu yaşananları görüyor. Sosyal medya Kürtlerin bir nefes borusu oldu.

Kürdlere uygulanan katliamların yayınlanması Kürd düşmanların saldırı, yalan ve planlarını  deşifre ediyor. Israrla özüne yabancılaştırılmak istenen Kürd milleti hayatı pahasına direndi. Milli kodlarından, sosyolojisinden ve köklü kültüründen kaynaklı hoşgörülü felsefesiyle bağımsız yaşam sevdasından vaz geçmedi. İşgalci, sömürgeci ezen ulusların bandorunda yaşamayı, kimliksiz, statüsüz var olmayı öldürülme pahasına reddetti. Türkiye’nin Kürt toprakları üzerinde uzun süre işgali devam etmeyecek. Özellikle Türkiye gibi ilhakçı, ırksal faşizmin kitleselleştiği ve iktidarla ‘muhalefetin’ birbirini aratmadığı bu etnik, inanç ayrışması, Kuzey Kürdistan Kürdlerini meşru, milli demokratik devrimine mecbur bırakıyor.

Kürdler, Rusya, ABD ve Batı devletlerin, siyasi, ekonomik çıkarlarını ulusal kurtuluş çıkarlarıyla örtüştüğü ölçüde değerlendirmelidir.

Defalarca Kürdleri yüz üstü bırakmanın zirve noktasını yaşatmalarına rağmen Kürdlerin devletleşme isteğini bölgesel çıkarları içinde olsa kabul edecekler. Kürd siyaset cephesine düşen tek şey bu somut realiteye uygun organize olmak ve hazırlanmaktır. Siyaset, düşman ne düşünür neyi kabul eder, etmez üzerine yapılmaz. Somut durum, işgalci ile işgal altında olanın yüz yıllık red-inkar ve düşmanlık hukukudur. Kürdlerin geçtiğimiz yüz yılın sonunda başlatıkları uyanışı, Türkiyenin turancı, istilası durduramaz. Sykes-Picot Anlasması parçalanmış. Sömürgeci zincir üç halkada kırılmıştır. Toplumsal barış Kürd ulusal sorunun çözümü ile gelişecek. Güneş Rojilat, (Doğu Kürdistan) da) Doğacak.

 

3 Aralık 2022

Medkobal@gmail.com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz