Site icon UTOPIA TV ARI

Dünden Bugüne Sürekli öldürülen kimlik

0:00

Mehmed Kobal
Sürekli öldürülen kimlikle yaşamak ağır bir psikolojidir. Bir ulusun imhası kimlik haklarının gaspı ile başlar. Kimlik felsefedir, tarihtir, dildir söz konusu toplumsal sosyolojinin seceresidir. Kimliğiniz yasaksa kollektif haklarınız yasaktır. Siz yok sayılıyorsunuz. Kuşaktan kuşağa inkâr edilmek, öldürülmek, korku içinde, sürgünde acı çekerek yaşayan insanların ruh halini taşımayanlar anlayamazlar.
İşgal altında yaşamaya zorlanmak, kendi toprağında, evinde yabancı sayılmak, sürgünlere mecbur bırakılmak kolay değildir. Kökünden koparılmanın farkındanlığı sürekli bir kış ruhu ile yaşamaktır. Öldürülen kimlikle yaşamak, bazen bir ceylan gibi tedirgin, bir boran gibi diyardan diyara umuda yolculuktur. Tabi eğer karnınız nerde doyuyorsa orası vatandır diyenlerden değilseniz.
Ne demişti Freud; Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor. Zaten öyle olsaydı para sayar gibi ölü sayan ruh hastaların yönetimine maruz bırakılmazdık. Türk cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan, seri bir katil olan Ted Bundy’den tek farkı toplu olarak öldürmesidir. Ortak özellik ise planlayarak öldürme alışkanlığıdır.
Ted Bundy, işlediği cinayetlere değil, insanların cinayetleri hakkında telaş yapmasına şaşırdığını söylemiş! Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, ise Kürd bölgelerini sıralayarak öldürme kapasitelerinin yüksek olduğunu belirtiyor. Türk devleti, tarihinin en ağır, kitlesel şiddetle sindirme politikasını son üç yılda özllikle uyguladı. Benzer politikalar 1990-1992 yıllarında uygulanmıştı. O dönem örgütlü serhildanlarla birlikte spontane gösterilerde yaşanıyordu. Halk kahrolsun Türk işgali, Türk ordusu Kürdistan’da defol biçiminde öfkeli sloganlar atıyordu. Örgüt komisirleri bu sloganları atmayın demelerine rağmen halk dinlemiyordu.
Çünkü namlularını Kürdlerin üzerine doğrultan, enselerinde boza pişiren işgalci güçler, türk ordusundan başkası değildi. Fakat ne tuhaftır ki Kürdler, Türk egemen ulusun işgali altında ölümü pahasına yaşamayı reddetmesine rağmen türlü politikalarla egemen ulusa yamanmaya çalışıldı. Doğru olan Kürdlere dayatılan etnik ayırımcılığın adını koyarak milli bir programla cephe almaktır. Türk işgaline karşı anti işgal programını uygulamaktır.
Olağan üstü hal, askeri isgal sömürgeci valilerle yöneten Türk devletine karşı ulusal birlik ve kurtuluş savaşın kesintisiz programı uygulanmalıdır. Kürd ulusal meselesi, her Kürd ve Kürdistanlının problemidir.
Türk devleti. Kürdistan’ın Kuzey, Batı ve Güney parçalarını periyodik olarak bombalıyor. İşgal ağırlaşarak devam ediyor. Kürd siyasetçileri toplumsal sorunların nedenleriyle değil, sonuçlarıyla uğraşırlarsa ulusal hedefe uygun strateji geliştiremezler. Vietnam, Cezayir gibi, işgale uğramış bütün ulusların ulusal kurtuluş dili, siyaseti, Türk işgaline karşı neden kullanılmadı? Anlaşılan o ki, Türk işgali Kürdistan’da defol siyaseti, ya ağır bulunmuş, yada işgal hafife alınmıştı ! TC. Sömürgeci sistemini Kürdlerin imhası ve Kürdista’nın dört parça yerleşimlerini bombalayan tek devlet posuzyonunu Batı Kürdistan, Efrin işgaliyle sürdürüyor.
İktidar sürecinde timsah göz yaşları döken, barış ve demokrasi kavramlarını sadece yönetmede ustalaşmak için kullanan Türk cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, heves ettiği totaliter rejimle bir korku imparatorluğu kurmuş. Güvenliğini ölene kadar bu korku atmosferi üzerinde planlamış olan Erdoğan, yönetme pahasına yaşattığı yıkım, derinleştirdiği etnik, inanç düşmanlığını hat safaya vardırmıştır. Oluşan bu fay hatları yeni iktidar değişimiyle giderilecek gibi görünmüyor.
CHP ve diğer sistem partileri, Kürdler, Aleviler ve azınlıklar sorununda AKP’den farklı bir programa sahip değildir. İktidarın bütün savaş politikalarını savundu. İktidardan farklı olarak Kürd meselesinin barışçıl çözümüne ilişkin bir programı, keza Alevi meselesi ve gayri müslümlere ilişkin barışçıl bir çözüm politikası yoktur. 21. Yüzyılda otuzbeş milyonu aşkın Türkiye vatandaşı Kuzey Kürdistan Kürdlerin resmi bir ilkokulu bile yoktur. Kürdlere reva görülen bu kimliksizlik emsalsiz bir düşmanlıktır. Türkiye cumhuriyet tarihi Kürdler, azınlıklar, gayri müslümler için inkârcı, devşirmeci, dalevereci, öldürücü bir tarihtir. Türkler, Kürdlerle tarihinin en açık etnik ayrışmasını ve en sinsi, köklü düşmanlığını Erdoğan iktidarında yaşadı. Türkiye toplumu bu insanlık dışı suçların planlayıcısı, uygulayıcısı olmazsada yaşanan katliamları bir sinema oynu gibi izlemiştir. Belirtiğim bu gerçekler kimi çevreleri rahatsız ettiğini biliyorum. Ama toplumsal akıl, vicdan ve ahlak ölçüleri aşındırılmış kalabalıkların tehlikeli olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü kudsadıkları dikta rejimlerin kullanım malzemeleri olmuşlar.
Ne yazık ki,Türkiyenin yarısı yaşanan katliamları destekledi, yarısı ise katliamları izlemekle yetindiler. TC, Kuzey, Güney, Batı, Doğu bütün Kürdistan parçalarına savaş açmıştır. Güney Kürdistan’ın Kerkük ve tartışmalı bölgeleri, keza Batı Kürdistan Efrin bölgesinin altı ay içinde bir daha işgal edilmesi Kürdleri ağır etkilemiştir. Elbette bu yenilgilerin tek sorumlusu sömürgeci bölge devletleri ve emperyalistler değildir. Kürd siyaset liderleri ayaklarına gelen fırsatları ne yazik ki değerlendiremediler. YNK, ihanetçi kanadı teslim oldu Kerkük düştü. Peki ya diğer yerler nasıl izah edilecek? Kerkük’te yaşananın benzeri iki ay Gerilla’nın direniş farkıyla Efrin’de yaşandı.
Efrin şehri, iddia edildiği gibi Abdullah Öcalan’ın talimatıyla terk edilmişse vay halimize. Zaten yaşanan hazırlıksız geri çekilme gerillanın insiyatifi gibi görünmüyordu. Kuzey, Batı Kürd siyaset liderleri yaşanan bu şaibelere açıklık getirmelidir. Milli kurtuluşun ihtiyaçlarına göre değil, Lider ve örgütlerin ihtiyaçlarına göre çalışılırsa yanlış yapılır. Kürd siyasetin temel görevi Türk işgalini kırmaktır, ayakçısı olmak değildir. Kürd siyaseti milli hedefe uygun bir mücadele programıyla halka gitmelidir. Türk devleti, cihadist çetelerle son üç yılda İran, Irak ve Suriye’nin üç katı Kürd öldürdü.
Erdoğan’ın  dönem başdanışmanı İlknur Çevik, Fırat Kalkanı ve Efrin operasyonlarının Rusya’nın desteği sayesinde yapıldığını, Rusya hava sahasını açmasaydı bırakın El Bab’a, Afrin’e girmeyi, insansız hava aracı bile kaldıramazdık diyor. Türk devleti, Efrin işgalini başarmak için Rusya desteğinin yanında ulusal seferberlik ilan etti. Türk yöneticiler bu rezil halini bir başarı olarak propaganda etmesi çaresizliktir.Türk cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, bir tarafta Putin ve Ruhani ile İstanbul’da zirve yapması, diğer tarafta Guta, Duma bombardumanlarına karşı demeç vermesi riyakârlıktır. Erdoğan, Putin ile anlaşmak için hertürlü cambazlığı yaptı.
Yarım asırdır ABD’ye köpek sadakatiyle bağlı olan, yetmiş yıldır NATO’nun bir lejyonu gibi çalışan Türk devleti Rusya’ya yönünü çevirme şantajına girişti. Her fırsatta Kürdlere gürleyen, bütün bir kanlı tarihinin başarılarını savunmasız Kürdlere karşı kazandığıyla övünen Türk cumhuriyetin başı Erdoğan, Putin’in ayağına gitti, önünde eğildi, özür diledi ve tazminat’da dahil herşeyi kabul etti. Rusya, ortadoğu, kafkasya çıkarları için Türkiye’yi kullanacak. Ekonomik anlaşmaları yeniden canlandırma, S-400’lerin gündemleştirilmesi, Türkiye’de Rusya aleyhinde olan Çeçenler gibi bir çok konu masaya yatırıldı.
Rusya, Türkiye’nin Kürd düşmanlığını biliyordu. Memnun etmek için Kürdleri sattı. Rojava işgaline yeşil ışık yaktı. Cereblus, Azez hatında yerleşik olan Kürd nufusunu kaçırtı. Kürdlere karşı savaştırmak için cihadistleri, gerici Arapları yerleştirdi. Türk ulusal egemenliği adına uygulanan zulum, adı konulmamış bir etnik arındırma savaşıdır. Efrin işgali talan, tecavüzle başladı. Kürdlere ulusal kırım planı uygulandı. Türk devleti, Kürd ve Kürdistan’ın bağımsızlığını kendi yıkımı olarak görüyor. Çünkü Kürdlerin sırtına binmişler.
Türk devleti, cihadist örgütleri kullanma meselesinde Batı devletleriyle anlaşamadılar.
TC’nin, Kürd ulusal otoritelerini imha etme, direniş dinamiklerini etkisizleştirme karşılığında her türlü işbirliğini koşulsuz kabul etme planı Batı devletlerince kabul görmedi. O nedenle Ankara hükümeti uluslararası islamist terör örgütleriyle birlikte Kürdlere karşı savaşıyor. IŞİD zihniyeti Ankara’da iktidardır. Erdoğan cihatçı terörün lideridir. TC’nin Zarrab skandalı, cihadçılarla ilişkisi ve işgalci niteliğinden kaynaklı katliam dosyası kabarıktır. Burnu sürtülecektır.
Quitter la version mobile