Kışanak, BirGün Ankara Temsilcisi Nurcan Gökdemir’in de sorusunu yanıtladı. Gökdemir’in, “Kürt sorununun çözümü için Kürt Hareketinin önde gelen isimlerinden Erdoğan’ın yeniden inisiyatif alması doğrultusunda çağrılar geliyor. Geçmiş deneyimler ışığında bu çağrıların karşılık bulma ve sonuçlanma şansı var mı? Erdoğan’ı böyle bir sürece itecek basınç nasıl oluşturulabilir? Yerel seçim sürecinin bu anlamda katkısı oldu mu?” sorusuna yanıt veren Kışanak, şunları kaydetti:
“Bir yerel seçim sürecindeyiz. Doğal olarak tüm partiler, en yüksek oyu almaya ve kazanmaya odaklandılar. Birkaç gün sonra seçim bitecek ve biz hakiki gündemlerimizi daha çok ve daha net tartışmaya başlayacağız. Muhalefetin en büyük hatası, ki seçim arasında doğru düzgün siyaset yapmamak. Oysa asıl siyaset, iki seçim arasında yapılır, seçim sürecinde bunun meyveleri toplanır. Toplumsal dönüşüm ve örgütlenme, seçim döneminde söylenen iki beylik lafla sağlanamaz. Muhalefet asıl, seçimsiz dönemde iş yapar. İktidar sürekli seçim taktiği ile muhalefeti kendi gündemleri peşinden koşturuyor.
Teorik olarak önümüzde seçimsiz dört yıl var. Ancak ben bu takvimin değişeceğini düşünüyorum. İktidar kesinlikle oy kaybedecek ve çekim merkezi olmaktan çıkacaktır. Bu nedenle, muhalefet partileri, seçim sonrasında iç tartışmaları bir kenara bırakarak; halkın gerçek sorunlarıyla ilgilenseler, iktidar üzerinde ciddi bir toplumsal baskı yaratabilirler. İktidar bir anayasa değişikliği gündemi ortaya atacak, bence muhalefetin de ‘acil demokratikleşme paketiyle’ karşılık vermesi gerekir. Aksi taktirde, iktidarın gündemleri peşinde sürüklenirler ve bir yıl sonra da kendilerini bir anayasa referandumu gündeminin içinde bulabilirler.”
Seçimden sonra çözüm süreci başlar mı?
Her seçim öncesinde Kürt sorununun daha fazla tartışıldığına dikkat çeken Kışanak, Kürt oylarına duyulan ihtiyaca dikkat çekti. Seçimden sonra yeni bir sürecin başlama ihtimalinin çok zayıf olduğunu belirten Kışanak, şunları kaydetti:
“Seçim dönemi olduğu için doğal olarak Kürt sorunu daha fazla tartışılıyor. Malum Kürtler de yurttaşlar ve oyları var. Kürt siyasi aktörler bu oy gücünü, çözüm için değerlendirmek istiyor. Bu siyasetin doğasında var. Ancak bir de suyu bulandırıp, bulanık suda balık avlamak isteyenler var. DEM Parti’nin tavrı nettir; kendi adaylarını çıkardı ve mücadelesini güçlü bir şekilde sürdürüyor. AKP-MHP bloku, hem ulusalcı/milliyetçi oyları çekmek, hem de DEM Parti seçmeninin kafasını karıştırmak için kara propaganda yapıyor. Zaten yıllardan beri “terörle işbirliği”, “beka” diye iktidarda kaldılar. Aynı oyunu sahnelemek istiyorlar.
Burada önemli olan artık demokratik kamuoyunun, bu söylemlere itibar etmeyen bir tutum almasıdır. Sıkıntının kaynağı muhalefetin, Kürt meselesinde iktidarın çizdiği sınırlar dışına çıkmamasıdır. Bu durum siyasette bir açmaz yaratıyor. Satranç oynayanlar bilir, en etkili taktik, rakibin önemli taşlarını açmaza almaktır, böylece kendisi daha rahat hareket edebilir. Muhalefetin, DEM Parti’ye ve Kürtlere yönelik siyasal yaklaşımını değiştirmesi gerekir.
Seçimden sonra yeni bir sürecin başlama ihtimali çok zayıf. Ancak DEM Parti, Kürt meselesine demokratik ve barışçıl bir çözüm bulunması için güçlü bir mücadele yürütecektir. Demokrasiye ve barışa inanan tüm kesimlerden de bu mücadeleye katkı sunmasını bekliyoruz. Olması gereken budur. Kürt sorunu sadece iktidarla çözülebilecek bir mesele değildir, toplumsal mutabakatla çözülebilecek bir konudur. Çözüm için muhalefete büyük sorumluluklar düşüyor.
Uzun oldu ama bir cümle daha söylemek istiyorum: Hem iktidar hem de CHP bu yerel seçimlerin çok önemli olduğuna dair bir algı yaratarak, oyları konsolide etmek istiyor. Tabi ki her seçim gibi bu seçimde önemlidir, ancak bir kader seçimi değildir. Kaderimizi izlediğimiz politikalar belirliyor. Muhalefetin artık güçlü demokratik bir programla sorunların çözümüne talip olması ve siyaseti sandığa indirgemekten vazgeçmesi gerekir.”
Kürt sorunu nasıl çözülür?
Kürt sorunun çözümünde AKP ile CHP’nin karşılıklı itirazları olacağını belirten Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden Kışanak, « AKP çözmek istese CHP karşı çıkar, CHP çözmeye kalkışsa AKP ‘ihanetle’ suçlar » vurgusu yaptı.
Kürt sorunun ancak partiler üstü politikalarla çözülebileceğini kaydeden Kışanak, şu ifadeleri kullandı:
“En başta net olarak söyleyeyim. Kürt sorun ancak partiler üstü bir politikayla çözülür. Aksi takdirde AKP çözmek istese CHP karşı çıkar, CHP çözmeye kalkışsa AKP ‘ihanetle’ suçlar. Geçen süreçte bunu yaşayarak öğrendik. Hala da her iki parti, birbirini Kürt sorunu üzerinden vuruyor.
CHP isterse, Kürt sorununu rahatlıkla çözebilecek bir partidir. Cumhuriyetin kurucu partisi olması nedeniyle bu konuda büyük bir sorumluluk altındadır. Ama “isterse” kelimesinin özellikle altını çiziyorum. Şunu görmek gerekir, Türkiye’de milliyetçilik ulusalcılık üzerinden yükseliyor ve her iki kesimi de giderek sağcılaştırıyor. Bu nedenle Kürt sorunu, sadece Kürtlerin meselesi değildir, Türkiye’nin demokrasi sorunudur.
Derin devlet konusunu da herkes unuttu. JİTEM teşhir olmuş, hakkında davalar açılmış, derin devleti mahkum etme imkanı ortaya çıkmıştı. Ancak JİTEM elemanları tek tek beraat ettirildi. Doğru dürüst haberi bile yapılmadı. Oysa bu yapının ortaya çıkartılmasında CHP geleneğinin önemli bir rolü vardı. AKP döneminde ise sanki derin devlet yokmuş gibi davranılıyor, özellikle Kürtlerle ilgili olayların peşine kimse düşmüyor. Derin devleti “ikna etmek” değil, teşhir etmek gerekiyor.
Sanırım Ahmet Türk, AKP’nin iktidar olması nedeniyle, tüm devlet kurumları üzerindeki etkisine işaret etmek istemiştir. AKP iktidarının bizlere ne yaşattığını biliyoruz; hala da yaşıyoruz. Defalarca mahkemede söyledim, bir kez daha söyleyeyim; Eğer, bizleri hapishanede tutmak Kürt sorununu çözüyorsa, bizi edin, bu mesele bitsin. Bizim açımızdan, ne bedel ödediğimiz değil, sorunun nasıl çözüleceği önemlidir. Ortada tüm ülkeyi ve milyonlarca Kürt yurttaşı ilgilendiren son derece önemli bir sorun var. Beklentimiz, artık bu konunun iç politika malzemesi yapılmadan, temel haklar ekseninde, demokrasi içinde çözülmesi, toplumsal barışın sağlanmasıdır. İktidarlar gelir geçer, Kürt sorunu kalır; cumhuriyetin yüzyılı böyle geçti. İkinci yüzyıl da böyle geçsin istemiyoruz. Bir şey daha söylemesem içimde kalır. Keşke, AKP’nin Kürtlere kötü davrandığı, sadece seçim zamanı hatırlanmasa.”