Ahmet Önal: Kendisi Olan ve Olmayan İnsan!

0:00

Özgürlük ve bağımsızlık hassasiyeti, hayali olmayan etnisiteler millet olamaz, değildir.

« Dünya vatandaşı » diye bir kavramı tedavüle sürmüşler ve bunu bazı Kürtlerin diline de dolandırmışlar. « Dünya vatandaşı » kavramının kendisi absürtçedir. Vatan, her dünya milletinin üzerinde yaşadığı toprak birimidir. Vatandaş ise o birim üzerinde yaşayan birey ya da bireylerdir. Dünyada milletlerin, devletlerin, sınırların, dillerin tamamı eriyip sönümlenmesi durumunda bile, « dünya vatandaşı » demenin karşılığı olmaz. Çünkü vatan kalmadığına göre, vatandaş da kalmamış olur.

Dünyada her birey yurdunu, dilini, kültürünü, gelenek ve göreneğini normalde sahiplenir, onunla yaşar mutlu olur,  sever, devleti üzerinden verilen anadilinden eğitimini, sağlık, imar, hukuk hizmetlerini bekler, güvenlik ve  dar  (felaket, afat vb.) günde çağıracağı kurumsal  ekipmanlarının olmasını ister ve gördüğünde kendisini güvende hisseder.

Ülkesinin işgal, inkar, imha olmasına, emeğinin gasp edilmesine, yaşam alanlarının yabancı güçler tarafından yönetilmesini sindirmez, tepki verir ve  ona karşı mücadele eder. Bunu milli gurur, insanı hassasiyet  olarak tanımlar…

Özgürlük ve bağımsızlık hassasiyeti, hayali olmayan etnisiteler millet olamaz, değildir.

….Tüm toplumlar,  milliyetçilik üzerinden modernlik sürecini yaşasın,  Kürtler de topraklarını bırakıp « Dünya vatandaşı » olsun…

Sonra!

Sonra Neolotik çağın mirasçıları Kürtler, şamar oğlanı gibi dünyanın tekmesini yesin, nar taneleri misali dünyaya dağıtılsın, « Dünya insanı » olsun.

Absürt teoriye bakar mısın?

Böyle olmak; kendisini görmemek, kendisi olmamaktır.

« Dünya vatandaşı » diye bir kavramı tedavüle sürmüşler ve bunu bazı Kürtlerin  diline de dolandırmışlar.

« Dünya vatandaşı » kavramının kendisi absürtçedir.

Vatan, her dünya milletinin üzerinde yaşadığı toprak birimidir. Vatandaş ise o birim üzerinde yaşayan birey ya da bireylerdir.  Dünyada milletlerin, devletlerin, sınırların, dillerin tamamı eriyip sönümlenmesi durumunda bile,  « dünya vatandaşı » demenin karşılığı olmaz. Çünkü vatan kalmadığına göre, vatandaş da kalmamış olur.

Devletlerin; faşizm, şovenizm, sömürgecilik, soykırım siyaseti milliyetçi değil, milleti emeline araç ederek suçlu kılan ve tarihini kirleten siyasettir!

Bir milleti arkasına alarak, başka başka milletleri egemenliğine alma politikası milletlerin değil, emperyal amaç güden devlet ya da devletlerin politikasıdır. Burada pespaye edilen millettir, adına hüküm ettiği topluluk bu emperyal politikaya bulaştırıldığı oranda gaspçı, hırsız, işgalci  ve  insanlığın etik değerleri nezdinde kendisini kirletir, « Ezen ulus » kategorisine oturur ve suçlu olur

« Pomaklara, Trakya’da ev, arsa, toprak verdik. Ama utanmadan dilleri ile konuşmaktan vazgeçmediler! » diyen Umumi Müfettişi Kazım Dirik(1936…)’i düşünün…

« Gönen Belediyesi; Arnavutça, Pomakça, Boşnakça ve Çerkesçe’nin çarşıda pazarda konuşulmasını yasakladı. »(Cum.21.4.1936,)

Ama şimdi devşirilmiş, kendini kaybetmiş bu muhacirlerin ekseriyetinin, bilenip Kürtleri linç etmeye yönlendirildiğini biliyoruz.

Şimdi de aktüel olan yerinden yurdundan edilen  Kürtleri devşirmek, kendinden alı koymak devletin « beka » siyaseti olmuş.

« Şimdi Kürtler, kendi dillerinden eğitim öğretim istiyor. Onlara verirsek diğerleri de ister. Bu işin sonu gelmez!” diyor ve bu hakkı reddediyorlar ya…

Gelmesin zaten! Herkesin anadilini konuşması,  eğitimini alması, geliştirmesi ancak insanlıktan nasiplerini almamış olanları rahatsız edebilir.

Birileri bunu 60 milyonluk Kürtlere hatırlatınca, « Zararlı gerici  milliyetçi » oluyor ya!

Egemen sistemin bu kaba siyasetini algılamamak, yıllara dayalı ağır jenosidal siyasetin yansımasıdır.  Bu duruma gelenler, ulusal  toplumsal korkunun sonucu, gerçekleşen çürümenin küfleri olabilir.  Yoksa aklı selim her insan bunu fark eder ve reddeder.

O halde Kürtlere  nefret ettirilen milliyetçilik nedir. Bu kavramı « Kurdewarî » olarak anlayanlara sözüm dışarıdadır.

Bu dünyanın temelinde milliyetçilik yatmaktadır.

Milliyetçilik sözcüğü bir şemsiyedir. Bu şemsiyenin altında;

– Ulusal Anadili,

– Anadilin yaşadığı coğrafya/ülke

– Tarihsel özgünlüğü ve antropolojik kültürel şekillenişi

-Milli kimlik,

-Milli bilinç,

-Yurtseverlik,

– Milletin yaşamsal kaynakları, ekonomi ve pazar.

– Etnitiseyi (halk)  aşan, kendini yönetme iradesi ve devletleşme  mücadelesi ile daha önce öğrenci ya da farklı alt kimlikler ile « halk » kavramıyla aşağı hatta aşağılayıcı anlamda kullanılan    « millet » kavramı, anlamında değişiklik oluşarak, bugünkü  itibarlı bir düzeye çıkarılmasıdır.

– Olaylar ve olgular karşısında kendini koruyan, geliştiren kolektif refleks…

– Moderniteye açılan seküler toplum millet olma süreci …

– Tarihsel klasik ve ulusal edebiyat  ile ikon ve kanon eserler oluşturmak…

– Eğitim ve öğretim ile kendini geliştirme, yetkinleştirme.

– iç işlerine karıştırmamak, bağımsız ve özgür olma hassasiyetini koruma…

– Gelişimini ve güvenliğini sağlamak üzere dünya milletleriyle ortak prensiplere katılarak kurumlaşmak ile evrensel yasaları içselleştirmek ve sosyal etkinliklerine kendi temsiliyeti ile katılmak olduğunu daha önce de vurgulamıştık.

Milliyetçi olmadan, modern olunamayacağı, modern olmadan demokrasiyi savunmanın  olunamayacağını tarihi tecrübelerle tescil edilmiştir.

Faşizm, sömürgecilik, soykırım, diktatörlük vs.  milliyetçilik sınırlarını aşmak ve emperyal politikalara yönelmektir. Bu milli kültürü, bilinci, onuru, özgürlüğü zedeler, darbeler, eşitlik prensibini bozar ve milliyetçiliği bozarak karşısına geçer ve onursuz kılar.

Devşirme konuma düşmek aşağılıktır.

Milliyetçiliğin özünde yatan, MİLLET olma fikridir…

Millet olma fikriniz yoksa geride ve ilkel olursunuz, milliyetçi olamazsınız.

Azıcık kendisi olan her insan, her Kürt ya da başka millet mensubu, bu yükü insanlığın ve kendisinin sırtında taşımaz!

Ama pek çok insan ve bu arada bizim bazı Kürtler de hipnotize edilmiş!

Yük taşımakta bir sakınca görmediği gibi… Adeta ben de taşıyacağım yarışında!

Ali Şeriati de bunu, « Eşekleştirmek! » olarak izah eder…

Devletleşme sürecini yaşamayan milletler ya devşirme ya da farklı yollarla imha olur.

Bu yok ediliş politikası, dünya milletlerinin, dillerinin, kültürlerinin bir ya da farklı  üyesini, parçasını kaybetmesi, hüznünü yaratır.  İlgisiz kalanlar ise insani değerlerinden, kendisinden uzaktır.

Sorun kendisi olmak ve olmamak sorunudur.

Kendisi olmayan insanın, insana, kendisine ve başkasına vereceği bir değeri yoktur..

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz