BÜYÜK KÜRT VATANPERVERLERİ DR. ŞİVAN İLE DAVA ARKADAŞLARI ÇEKO VE BRÛSK’U, ÖLDÜRÜLMELERİNİN 51 SENE-İ DEVRİYESİNİ YAD EDERKEN

0:00

Ahmet Zeki Okçuoğlu
Ahmet Zeki Okçuoğlu

Soykırımcı Türk kolonyalizmine ve zulmüne karşı Kuzey Kürdistan’da ilk defa milli bir Kürt Silahlı ayaklanma hazırlığı yapmakta olan Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) kurucusu ve Genel Sekreteri Dr. Şivan’ın, politbüro mensubu Çeko’nun merkez komitesi mensubu Brûsk’un, Türk Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Barzani istihbarat teşkilatı Parastin tarafından kurulan bir komplo neticesinde muhakeme edilmeden 26 Kasım 1971’de kurşuna dizilmek sureti ile katledilmelerinin üzerinden 51 sene geçti. O gün bu gündür bu hadise tartışılıyor.

Barzaniler ve onların yandaşları, Dr. Şivan ve iki arkadaşının öldürülmelerini, TKDP Genel Sekreteri Sait Elçi ve iki partili arkadaşının onlar tarafından öldürüldükleri iddiasına dayandırmaktadırlar. Ancak, yukarıda da da ifade ettiğimiz gibi Dr. Şivan ve iki arkadaşı muhakeme edilmeden öldürüldükleri için onlara yapılan suçlama hukuken sübuta ermedi. Ayrıca kamuoyunda vicdani kanaat oluşturacak emareler dahi mevcut değildi. Aksine daha sonra ortaya çıkmaya başlayan deliller, hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, Dr. Şivan ve iki arkadaşı gibi Sait Elçi ve diğer iki şahsın da MİT ve Parastin tarafından katledildiklerini ortaya koyacaktı.
Bu hadisenin Kürtlere maliyeti üç can ile sınırlı kalmayacaktı. Bunun neticesinde Kuzey Kürdistan milli hareketi, tesiri bugün de süren derin bir kırılma yaşayacaktı. Bir diğer ifade ile komplo planı, bu hadiseden sonraki gelişmeleri de kapsıyordu. Dr. Şivan ve kadrosunu imha eden kuvvetler (MİT ve Parastin) tarafından onların yerine, yine el birliği ile Abdullah Öcalan ve ‘Ankara kadrosu’ ikame edecek ve onlar vasıtası ile Kürt milli dinamizmi kontrol altına alınacaktı.
*
Dr. Şivan, Güney Kürdistan’a gitmeden önce Kürdistan’da yeniden gelişmekte olan milli hareketi bir organizasyonun çatısı altında birleştirme ve Kürtlere başka bir şans tanınmadığı için, Türk kolonyalizmine ve Kürt soykırımına karşı silahlı bir ayaklanma hareketini birlikte organize etmek için önde gelen Kürt aydınları ile temas kurdu. Bu aydınlar arasında, o sırada Antalya cezaevinde tutuklu bulunan TKDP sekreteri Sait Elçi de yer alıyordu.
Sait Elçi liderliğinde 1965’te kurulan TKDP ölü doğmuş bir parti idi. Kendi arkadaşlarının ifadesine göre Sait Elçi, bir siyasi partiye liderlik edecek vasıflara sahip olmadığı gerekçesi ile kuruluştan çok kısa bir müddet sonra bu partinin liderliği Av. Faik Bucak’a tevdi edildi. Faik Bucak, partiye hayatiyet kazandırmak için gayret gösterdi ise de ömrü buna vefa etmeyecekti. Yaygın iddiaya göre, Faik Bucak’ın liderliği altında partinin kuvvet kazandığını farkeden MİT, bir komplo neticesinde onu öldürdü. Faik Bucak’ın oğlu Serhat Bucak babasının, MİT ve Parastin işbirliği ile öldürüldüğünü iddia edecekti. Bu hadiseden sonra liderliği Sait Elçi’nin yeniden devralması ile TKDP yeniden kuruluş sonrası haline dönecekti.
TKDP ölümcül ikinci ve son darbeyi, 1968’de parti yöneticilerinin tutuklanmaları ile yaşayacaktı. Parti kurucusu ve merkez komitesi mensubu Şakir Epözdemir Sait Elçi’nin, arkadaşlarının, MİT ‘ te ifadelerini temin ettikten sonra, cezaevinde arkadaşlarını topladığını ve onlara, artık bizlerle birlikte çalışmayacağını söylediğini kaydetmektedir. Sait Elçi bununla da kalmıyor, arkadaşları ile birlikte kaldığı koğuştan da ayrılarak yatağını, Türk adli tutukluların kaldığı koğuşa naklediyor.
Bu, partinin feshi demekti. Nitekim TKDP, yine Şakir Elçi’nin ifadesine göre, 1971’de Sait Elçi’nin öldürüldüğü tarihe kadar hiçbir hayatiyet göstermeyecekti. (TKDP, Sait Elçi’nin öldürülmesinden hemen sonra Güney Kürdistan’da Parastin tarafından Derviş Akgül liderliğinde yeniden kuruldu.)
Dr. Şivan, Sait Elçi ile Antalya cezaevinde temas kurduğunda TDKP diye bir parti mevcut değildi. Bunun için de Sait Elçi, Dr. Şivan liderliğinde Kürt milli hareketinin yeniden organize edilmesi ve Kuzey Kürdistan’da silahlı bir ayaklanma fikrini, herhangi bir şart ileri sürmeden kabul etti.
*
Dr. Şivan 1969’da grubu ile birlikte Güney Kürdistan’a gittiğinde bölgede savaş yoğun bir şekilde devam ediyordu. Dr. ve grubu, Peşmerge kuvvetleri bünyesinde savaşa katıldılar. Savaş sona erdikten sonra Mustafa Barzani’nin de izni ile gizlice Türkiye’ye giden Dr. Şivan, daha önce fikir birliğine vardığı önde gelen Kürt aydınları ile birlikte T-KDP’yi kuruyor; ancak kurucular arasında Sait Elçi yer almıyordu.
Bunun sebebi, Sait Elçi’nin tahliye olduktan sonra daha önce sözleştiği Dr. Şivan yerine, ona ve grubuna karşı başından itibaren düşmanca faaliyetler içinde bulunan Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Doğu Grubu ile temas kurması idi. Sait Elçi bununla da kalmayacak, günlük gazete çıkarmak üzere onlarla birlikte bir anonim şirkette kuracaktı. Tarık Ziya Ekinci liderliğindeki bu grubun (Kemal Burkay grubun önde gelen mensuplarından biri idi) Mezopotamya ismi ile gazete çıkarmak istemelerinin sebebi, muhafazakar Kürt milliyetçilerinin, Dr. Şivan liderliğinde gelişmekte olan Kürt milli hareketine katılmalarını engellemek ve kendi taraflarına çekmekti. Tarık Ziya ve arkadaşları bununla da kalmayarak, Kürdistan’da, T-KDP’ye alternatif (TİP güdümlü) bir gizli siyasi parti kurmak için çalışma başlattılar. Kemal Burkay hatıralarının birinci cildinde, Mezopotamya gazetesi gibi başarısızlıkla neticelenen bu gizli partinin hikayesini anlatıyor.
Tarık Ziya liderliğinde TİP bünyesindeki Doğu grubunun Dr. Şivan ve T-KDP aleyhtarı faaliyetlerinin başarısızlıkla neticelenmesi ve Türkiye’de iç savaş şartlarının giderek yoğunlaşması üzerine Sait Elçi bu defa da bizzat veya aracılar vasıtası ile ısrarla Dr. Şivan ile temas kurmaya çalışacaktı. Sait Elçi, kendisinin ve Tarık Ziya Ekinci’nin kardeşi Yusuf Ekinci’nin T-KDP Politbürosuna alınmasını istiyordu. Dr. Şivan, cezaevinden çıktıktan sonra gösterdiği tutarsızlıklardan dolayı onun ve özellikle de Yusuf Ekinci’nin politbüroya alınmaları teklifini red edecekti.
Yusuf Ekinci’nin Tarık Ziya’nın kardeşi olmak dışında siyasi bir vasfı yoktu. Onun Kürt siyasi hareketi ile ilişkisi, ağabeyinin talimatı ile 1970’te kurulan Diyarbakır DDKO yönetim kurulunda yer alması ile başladı. Tarık Ziya’nın gayesi, yakın bir gelecekte Diyarbakır’da kurulacak federasyon çatısı altında birleşecek olan DDKO’ları kontrol etmekti. Tarık Ziya Ekinci şimdi de yine kardeşi ve Sait Elçi vasıtası ile T-KDP’yi kontrol etmek istiyordu. Dr. Şivan şüphesiz Tarık Ziya Ekinci’nin maksadının farkında idi.
Her şeye rağmen Sait Elçi’ye kapılarını kapatmayan Dr. Şivan ona mealen şu teklifi yapacaktı:
“Sağlığın aktif bir siyasi çalışma için müsait değil. Oysa bize, partinin her kademesinde, gecesini gündüzüne katarak çalışacak şahıslar lazım. Büyüğümüz olarak gel parti karargahında bizimle birlikte kal. Biz de senin tecrübelerinden istifade edelim.”
Sait Elçi’nin yapacağı en doğru şey buydu. Dr. Şivan’ın bu teklifinden sonra Sait Elçi’nin aracılar vasıtası ile onunla ilişki kurmakta ısrar etmesi bu teklifi kabul etmeye hazır olduğunu gösteriyordu. Onun T-KDP’ye katılması şüphesiz bu harekete kuvvet kazandıracaktı. Sait Elçi’nin, Feqî Hüseyin vasıtası ile Dr. Şivan ile yürüttüğü temasın, Sait Elçi’nin öldürülmesinden kısa bir müddet öncesine kadar devam ettiği görülmektedir.
“Su uyur, düşman uyumaz!..”
MİT, Parastin işbirliği ile iki Sait arasında bu küçük ihtilaftan koca bir komplo senaryosu kurgulanacak ve bu sayede Kürt milli hareketine, neticeleri günümüze kadar devam eden ölümcül bir darbe vurulacaktı.
Kürt milleti gibi Kürt milliyetçiliğinin de köklerinin tarihin derinliklerine dayandığını söyleyerek, modernist millet ve milliyetçilik tezlerini red eden Dr. Şivan, diğer yandan Kürt milli muhalefetinin modern esaslar üzerinde yeniden inşa edilmesi gerektiğini savunuyordu. Dr. Şivan’a göre Kürt milliyetçiliğinin o güne kadar yaşadığı mağlubiyetlerin başta gelen sebebi, onun geleneksel karakteri idi. Modern dünyada Kürt milliyetçiliğinin nihai bir zafer elde etmesi mümkün değildi. Sait Elçi ve ekibinin başarılı olmamasını da onların geleneksel karakterine bağlıyordu. Onlar Kürtlüğe, modern bir harekete katılarak faydalı olabilirlerdi ancak.
Dr. Şivan gibi Sait Elçi de Kürtler arasında sevilen sayılan biri idi. Sait Elçi’nin modern Kürt hareketine katılması, onlara kuvvet kazandıracaktı şüphesiz. Türk devleti, Sait Elçi’nin, eninde sonunda Dr. Şivan liderliğinde gelişmekte olan modern Kürt milli hareketine katılacağını bildiği için operasyona onu da dahil edece ve suç Dr Şivan’nın üstüne atılacaktı.
Bu sayede Türk devleti hem bir taşla birden fazla kuş vurmuş olacak, hem de Sait Elçi’nin ölümünden Dr. Şivan’ı mesul tutarak, hem de bu sayede onun liderliğinde gelişmekte olan modern Kürt milli hareketi karartılmış olacaktı.
Dr. Şivan’nın ortadan kaldırılmasından sonra, kolonyalist sistemi tehdit etmeye başlayan modern Kürt dinamizmini kontrol altına almak için onun yerine Abdullah Öcalan ikame edildi ve onun liderliğinde sahte bir Kürt milli hareketi geliştirildi.
Netice ortada…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz